Selçuk KARAHAN Kimdir ? ( Google'a yazdığınızda Selçuk beyi daha ayrıntılı tanımış olacaksınız )
Selçuk Karahan, Babasıyla birlikte zaman zaman köyü ziyaret etmeye gelirlerdi. Kendisi, çok güler yüzlü ve pozitif mizaçlı bir çocuktu. Köye gelirken giydiği kısa pantolonu herkesin dikkatini çekerdi çünkü köyde o zamana kadar hiç görülmüş bir şey değildi. Kısa pantolonu ilk defa O’nun üzerinde görmüştük.
‘’Herhalde, yeterli kumaş bulamadıkları için pantolonu kısa dikmişler.’’ diye düşünürdük. Çünkü böyle giyinmiş bir çocuğu bırakın köyde kasabada dahi göremezdiniz.
Selçuk Bey, sevgili babası Ahmet Karahan gibi çok kültürlü ve bir o kadar da tevazu sahibi bir beyefendidir. Soylu Karahan ailesini, layıkıyla ve çok üst düzeyde temsil eden Selçuk Beyin, dostluğuna doyamazsınız. Aydın ve bilge kişiliği ile bulunduğu ortamı daima aydınlatır. Kendine özgü üslubuyla ve bilgi birikiminin verdiği akıcılıkla Erzurum ve Erzincan’ın o güzel şivesini ustaca kullanarak ortama ayrı bir çeşni ve tat katar. Selçuk Beyi, zevkle ve nefesinizi tutarak dinlersiniz. Bu candan, samimi ve içten iletişiminin yanında çok yardımsever bir kişidir. Zamanının büyük kısmını eşine, dostuna yardım ederek geçirir.
Bu kadar özelliğinden bahsettikten sonra eğitime olan düşkünlüğüne de unutmadan değinmek isterim. Eğitime büyük önem verir. Bu düsturla birbirinden değerli, pırıl pırıl üç çocuk yetiştirmiştir; Av. Rüveyda Karahan, Dr. Ömer Karahan ve Mimar Rabia Karahan.
Sevgili Selçuk Bey, İstanbul, Üsküdar’da ‘’Karpaş Emlak İnşaat’’ isimli firmasında emlak alım satım ve aracılık hizmetleri ile iştigal eder. Evliya Çelebi gibi seyahati çok sever ve bunun için fırsat yaratmasını da bilir. Gezip gördüklerini dostlarıyla paylaşmasını sever.
‘’İyi insanın, çalışanları da iyi olur.’’ Tabii ki Selçuk Beyinde İstanbul’daki işlerini gözü arkada kalmadan emanet ettiği sadık elemanları sayesinde yaz aylarını çoğunlukla köyde, kasabaa geçirir. Sevgili babasından devraldığı bayrağı ve babadan gelen o asil ağalık geleneğini ve kültürünü kasaba ve köyünde sürdürür.
Biraz da kendisiyle bire bir temasta olduğum anılarımdan bahsetmek isterim. Zira bir insanı tanımanın en iyi yollarından biri ya alışveriş yapmaktır, ya da birlikte yola çıkmaktır.
Çocukluk dönemlerimden beri aşina olduğum, tanıdığım bu güzel insanla birlikte yıllar sonra ortak bir işle bir araya geldik. Bu güzel tesadüfle başlattığımız ve bir süre devam ettirdiğimiz taksi işletmeciliği ile kendisini daha iyi ve yakından tanıma fırsatı bulmuş oldum.
Selçuk Bey, mevcut işinin dışında, İstanbul plakalı bir taksi alıp şoför çalıştırmak suretiyle taksi işletmeciliği yapmak istediğini ve hatta bu işi ortak yapmayı teklif etmişti. Selçuk Beyi kırmayıp ortaklık teklifini kabul etmiş ve ertesi gün bir oto galerisine gidip, sıfır kilometre bir araba satın almıştık. Sonra taksi plaka alıp, iki de şoför tutarak ortak taksi işletmeciliğine girmiş olduk.
ilk çalışma dönemimize ait, beni etkileyen güzel bir anıyı da paylaşmak isterim; Selçuk Bey, ''Aziz gardaş, ben ne şoför, ne araba, ne de taksicilikten anlamam. Sen yönet. Haftada bir de hakkıma düşen neyse bana getirir verirsin.’’ Dedi. Ben, hafta sonları şoförlerin, arabanın ve benzin giderlerini kısaca gelir gider tablosu şeklinde liste tutup, hafta sonu Selçuk Beye ilk hasılatın paylaşımını yaptım. Kendisine gelir gider ve kalan hasılatı gösteren listeyi takdim ettim. O ise, ''Bak gardaş, ben bu listeyi okumadan aha yirtirem.'' deyip, listeyi yırttı ve çöpe attı. ''Böyle hesap vermene hiç gerek yok.'' demişti.
Bu güven duyan, asil davranışı karşısında ben ve şoförlerimiz, çok duygulanmış ve etkilenmiştik. Şoförlerle bir toplantı yapıp, ‘’Böyle bir işverenin, böyle bir patronun kıymetini bilmeliyiz. Daha özverili ve daha çok çalışarak, arabayı da daha itinalı kullanarak, Selçuk Beyin karşısına olabildiğince az sorunla çıkmalı ve onun bu güvenine layık olmalıyız.’’ dediğimizi hatırlıyorum.
Bu güzel iş ortaklığımızdan yıllar sonra kurduğum Kaçmaz Emlak Gayrimenkul Şirketimi zincir haline getirmeme vesile olmuş, öncülük etmiştir. Bu değerli desteğini de ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim.
Selçuk Beyin, bu tok gözlü ve karşısındakine son derece güven duyması, bana babası rahmetli Ahmet Karahan Ağamızı, hatırlatıyordu. Rahmetli babam Mehmet Kaçmaz, harman mevsimi, rahmetli Ahmet Karahan ağamızı, hasat paylaşımına nezaret etmesi için köye davet ettiğinde, Ahmet bey ne kendi gelir, ne de bir adamını gönderirdi ve rahmetli babama, ''Mehmet gardaş, sen gereğini yaparsın bizim gelmemize gerek yoktur.'' Derdi. Bu yaklaşımından dolayı kendisine sonsuz sevgi ve saygı duyardık. Nur içinde yatsın.
Özetle, Selçuk Bey rahmetli babası Ahmet Karahan gibi tok gözlü, dürüst, erdemli ve insana değer veren alçak gönüllü ve çok değerli bir insan, çok candan bir dosttur.
Ne Mutlu, Selçuk Karahan Beyin dostluğunu kazanmış olana